Perşembe, Nisan 26, 2007

FARK



            "...birdenbire beş adım sağında onu gördü

            Paşalar  onun arkasındaydılar.

            O, saati sordu.

            Paşalar:"üç" dediler.

            Sarışın kurda benziyordu.

            Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı

            Yürüdü uçurumunbaşına kadar,

            Eğildi, durdu.

            Bıraksalar

            İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak

            ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

            Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı..."

                                                NAZIM HİKMET

                                    ('Kuva-yı Milliye Destanı'ndan)

                        Mart ayı içinde ilçemizde yeni açılan YAĞMUR Eczanesini ziayret ediyorum.   Peşim sıra bir genç bayan girdi yanında bir kız çocuğuyla. Siparişlarini verdiler. Küçük kız cıvıl, cıvıl.  Bu güzel kız çok güzel şiir okuyor diyerek takılındı.

            -"Durun bir düşüneyim "diyerek elini ağzına götürdü.

            "- Şimdi dinleyin lütfen." Dedi.

            Bende aklım sıra  ne okuyacak diyerek düşünüyoyum. Okusa okusa;" Bir gün bir çocuk. Açmış bakmış dolabı, şekerde sanmış ilacı...." diye başlayan tekerleme gibi birşeyler söyleyeceğini bekledim. Küçükkız; üç, üçbuçuk yaşlarında.

            Ağzım açık kaldı. Hayrete düştüm ama fark ettirmedim, içimden sevindim. Bıraksalar çocğu yanaklarında ısırıp sevecektim. Hangi şiir? İşte bu başta yazdığım DESTAN..

            Kalbi pır pır ediyordu okurken. Sanki Ulus Dağı'nı tırmanıyordu. Olay bu.

            Bu gün Atilla İlhan'ın  "O SARIŞIN KURT"  okumaya başladım.  Bu anıyla başlamak anlamlı olur dedim. O güzel küçük kız ezberden okuyunca; İşte fark bu dedim. Ona bu olanağı ve ortamı hazırlayanların engin görüşü. Bana anlamlı geldi. Sevginin, cesaretin başladığı nokta. Yürekli eğitim. Bizler korku eğitimi içinde yoğrulduk. Onu okuma , bunu okuma, şunu okuma....

             Okuduğum eserin 24. sayfasında;" Mustafa Kemal Paşa; ilk meclisinkuruluş düşüncesini şöyle açıklar,"... zira Meclis nazariye değil, hakikattir, hakikatların en büyüğüdür, orduyu yaratacak olan elbette millet, fakat millete niyabeten de , Meclistir."

            Dr.Refik bey;"... şu ittihatçılık töhmeti olmasaydı." Diye yakınır.

            "Mustafa Kemal önce birşey demez..."_ sonra" İttihatçılık, bir ocaktır. Yetişmemizde dahli var, bu... gayr-ı kabil-i bir hakikat!.. nevarki, onlar garplılaşmak temayülündeydi, biz medeniyetçi olacağız... onlar komitacıydı, bir inkılapçıyız... Onlar Osmanlılaşma taraftarıyıdı, biz milliyetçiyiz... eğer bu hakikatları anlatabilirsek... millet davamızı tecviz(onay) edecektir."

             Bilmem açılklayabildim mi?   Asıl anlatmak istediğim; farkı, fark etmek eğitimi vermek olmalıdır. Yoksa havanda su dovmek işe yaramaz. Halkımızın özlü deyimiyle," SEVDİK GİTMEDEN SEVDİK GELMEZ." Bu yolda emeğini, gençliğini, zamanını verip kendini adayacaksın. Yoksa   kahve köşelerinde, sahil kenarlarında, meyhanede  "yangelip yatacaksın", onunla olmaz, bununla olmaz, duayla olmaz, el açmaklaolmaz demekle de olmaz.

            "BİRDE!.. MUSTAFA KEMAL GİBİ DÜŞÜNÜN"   diyor elin adamı. Bizim neyimiz eksik?  Çünkü biz aklımızı pazarda kaybettik. Şimdi akıl arıyoruz.

             Mustafa Kemal "... Benim Tük milletine   manevi mirasım AKIL VE BİLİMdir". " Akıl ve bilimin dışında yol gösterici aramak GAFLET (aymazlık)TİR, DELALET(sapkınlık)TIR". Diyor.

//ihsan.durakailesi.com

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home