ELİTİK, PELİTİK DURUM
İnsanın yaradılışında saklıdır seçkinlik, sıradanlık. Eğitim, öğretim kurumlarına başvuran öğrencilerin, oturuş, kalkışları, dinleme, izlemeleri, sınıf içinde ki derslere katılımları, sınıf içi arkadaş ilişkileri, oyunlara katılımları, onlarca etkinlikte ki davranışları seçkinleşmelerinin ip uçlarını sergiler.
İnsani işlerin gerçekleştirilmesinde; Kim kaytarıyor? Kim oyunbozanlık yapıyor? Kim iş üretiyor? Kim savsaklıyor? Kim sorumlulukta kaçıyor? Kim işi kolay kılıyor az zamanda öğrenilir. Söz gelimi; sürekli yakınan tipler, herkese çamur atan, kimseye söz vermeyen, hep kendi konuşanlar, çantasını, paltosunu başkasına taşıtanlar, sürekli eli beli başı ağrıyanlar, her yerde; kendi hastalıklarını anlatanlar… bir toplum içinde olması gereken durumlardır. Bizim konumuz, bu insani olguları duygu sömürüsü yoluyla kendi ve çevresinin çıkarları için kullanılmasıdır.
Elitik durumlar dediğimiz durumlar bunlardır. Elit(seçkin) insan olmak her insanın hedefi ve hakkıdır. Bizim yakınmamız, elit olmayıp, elit gibi davranan, Elitliği ayaklar altına alan davranış modelleridir.
Seçkin ve seçkinci(elitik) olmak farklı kavramlar. Adan seçkindir, seçkinci değildir. Bu işin ticaretiyle uğraşmaz. Adam gibi adamdır. Seçkinci olmak, seçici olmak insanı temel hakkıdır. Konu dışına çıkmadan; Seçkin insanları sevmek ayrı, sekin insanları seviyorum diyerek diğer insanları aşağılamak, aşağılık bir davranıştır demek istiyorum.
Ben güzeli severim. Her güzel gördüğümde mum olup erimem gerekmez. Donumu ıslatmam gerekmez. Islatırsam ne olur? İşin palıtı(pelit) çıkar.
Palıt(pelit); meşe ve çınar ağaçlarının meyvesi. Kestaneyi andırır ama kestane değil, baklayı andırır ama bakla değil. Meşenin iki meyvesi vardır. Biri mazı, biri pelit, ikisi de eskiden deri sanayinde kullanıldığını anımsıyorum. Hayvanlara yem olarak verildiği bölgeler var. Acı olur, kuru pelit nem aldığında morarır. Bu tanımlama yeterlidir sanırım.
Konumuzla ilgisi nedir? Kendi işlerini beceremeyenler, başkalarının işlerin düzeltmeye çalışmalarının anlamsızlığı ve yersizliğidir. Hani güzel bir anlatım vardır ya;” kendi başını bağlayamayan gelin başı bağlar.” onun gibi.
Yaşam devam ediyor. Bizler birer Ağustos böcekleri ve karıncalar gibiyiz Anadolu coğrafyasında. Yaşadığımız belde, kentte, tarlada, ovada, bayırda. Siyasette, ekonomide, kamu hizmetlerinde ki” Sorumluluklarınızı geciktirmeyin.” Diyor Rita EMMETT. Kendiniz için, ülkeniz ve yarınlarınız için.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home