Perşembe, Ağustos 09, 2012

ŞAH MI? VEZİR Mİ?

         Göreceli kavram ve varlıklar konusunda kendimizi sınayalım. Büyük ve küçük kavramlarını ele aldım. Bu kavramların düşüncemize, görüşlerimize, davranışlarımıza ve diğer algılarımıza etkisini fark etmeye çalışalım. Eskilerin bir söylemiyle yazımıza, sözümüze açıklık getirelim.

            Her gördüğüne inanmayınız, her söylenene kanmayınız. Gören göz, duyan kulak yanılır. Tren yolundaki paralel rayların uzaklaştıkça,  tek çizgiye dönüştüğünü, Uzaktan davulun sesinin hoş geldiğini söylerler. Bu söylemlerde ki gerçeklik payını ancak olayı gözleyen, dinleyen, deneyen gerçek algıya ulaşır.

            Yaşamı boyunca eline ağırlık almamış bir insana; 1 kg demir mi?  Pamuk mu ağır diyerek sorsanız şaşırır. 1000mili metre mi? 10 desimetre mi? Hangisi daha uzundur diye sorarsanız? Basit örneklerden, onlarcasını yazarsınız.

            TARTIŞMA

“Şah ile vezir tartışmaya başlarlar.

            Şah, vezire; “en büyük ve güçlü olan benim. Sen benim emrimdesin.” Demiş.

            Vezir, “hayır ben büyüğüm. Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun.” Diye itiraz etmiş.

            Tartışma uzayınca; Şah ile vezir bir çobanın yanına gitmişler. Konuya çabukluk girmek için çobana sormuşlar:

            “Senin koyunun mu büyük? İneğin mi?” Çoban şaşırmış. Şaşırmışta, karşısındakiler Şah ile vezir. “İneğim büyük diyerek yanıtlamış. Sorular devam etmiş;  “Keçin mi büyük? Öküzün mü?  Kedin mi büyük? Köpeğin mi?...”

            Ve asıl soruyu yöneltmişler çobana;

            “ Söyle bakalım Şah mı büyük? Vezir mi?”

            Çoban hiç düşünmeden yanıt vermiş:

            “ Vallahi ben bu hayvanları tanımıyorum.”

            Trafikteki hız sınırlamalarının bir anlamı vardır. Hızının arttıkça; görüş açınız daralır. 90km hızınızla yolu iki şerit halinde görebilirsiniz. Görüş açınız 130 dereceye yakındır. Hızınız 130-140-150 kilometre hızda; GÖRÜŞ AÇINIZ 1 (BİR) dereceye düşer. Yolu tek şerit ve akan trafiği fark edemezsiniz.

            12 Haziran Seçimlerine sayılı günler kala; siyasilerin hızlarına sizin yetişmeniz mümkün değil. Az zamanda çok vatandaşa ulaşmak, her siyasetçinin birinci görevi.

            Mevlana’nın can dostu ŞEMS-İ TEBRİZİ KONUYU ÖZETLER;

            “Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için…

            Bazen hatırlamak gerekir, hatırlanmak için…

            Bazen ağlamak gerekir, açılmak için…

            Bazen anmak gerekir, anılmak için…

            Bazen de sunmak gerekir, DUYMAK için…”

            BEN EKLİYORUM;

            Bazen bakmak gerekir görmek için…

            Bazen görmek fark etmek için…

            Bazen susmak gerek dinlemek için…

            Bazen dinlemek gerekir anlamak için…

            Bazen anlamak gerekir anlaşılmak için, yaşamak için…

            Bazen yazmak gerekir, yaşananları paylaşmak için…

            Derviş, hırkasının umurunda değil. Yollar düşmüş bir lokma için. Bir lokmayı kendine zul görenleri görmesi mümkün değil, uzağı görecek gözlerinin feri, yol alacak dizlerinin bağı kalmamış…

            “Alemin keyfi yerinde…” Gençler hayalleri için sokaklarda. Kurt postunu deldirmemek için, yüksek dağlarda, sık ormanlarda kendini saklar. Su samurları kürkünü kaptırmamak için, suların derinliklerinde. Demokrasi adı dillerde. İnsanlar korkak, ürkek, çekingen, duymazlık ve aymazlık ayaklar altıdayken; ayaklar baş, başlar ayak olmuş gönüllerde.

Gözlere inmiş perde, kulaklarda tıkaç. Statlar da maç. Ekranlar oy pazarı, oyun pazarı.      

           

           

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home