Perşembe, Ağustos 09, 2012

SESSİZ DÜNYA

 

“Dünya insan için mi pek bilmiyorum?

Hayvanlar bitkilerde var bak diyorum.

En bencil insanoğlu tüm canlıların

Bencilliğe bir kanıt bu, insanca yorum.” L.Sami Akalın

 

         20 Mayısla başlayan hafta “Sessiz Dünya sakinleri Haftası” olarak kabul edilmiş. Bu haftanın ismini okuyunca başka başka düşüncelere yordum aklımı.

         Görüp konuşmamak, bilip söylememek, anlayıp yazamamak, yazıp anlaşılmamak, okuyup anlayamamak zordur. Kendi, kendini sessiz bir dünyaya atmaktır. Yarattığın karanlık dünyanın içinde kalmak nasıl bir şey olmalı?

         Dünyadasın ama, dünyalı değilsin. Bitki diyorlar, bitki değilsin. İnsan diyorlar, ama insan değilsin. Canlı bir insansın, sesin soluğun kesilmiş. Dut yemiş bülbül gibisin. Sen nesin kardeşim? Her türlü kepazeliğin içinde kendin için olan bu dünyayı kendine niye zindan edersin?

         Sessiz dünyanın insanı olmakla, insan olmak arasında fersah, fersah fark vardır. Sessiz dünyanın insanı doğarken engellenmiş bir duruma düşürülmüştür. Onun, kendine, kendisinin sağladığı bir dünya değildir. İnsana bu sesiz dünyayı hazırlayanların namertliğidir.

         Bakınız bir mezar taşından sesleniyor, sonsuza dek sessiz dünyaya gidenin, yüksek sesle seslenenlere sesleniyor toprağın derinliklerinden. Sizde kulak veriniz. Toprağın altında sessizce, bizi izleyenleri dinleyiz. Kemikleriniz sızlayacak mı?

         Canlarıyla, kanlarıyla, korkusuzca bu topraklara göz dikenlere meydan okurken işitiyorum onların seslerini. İnlemiyorlar. Ağlamıyorlar. El pençe, divan durmuyorlar mandacılara… işgalcilere… o, sessiz dünyanın yiğit, kahramanları.

         Tek bir sesle haykırıp çıkıyorlar meşeden. Köroğlu’nun arkadaşı AYVAZ gibi…

         Sesleniyorlar tarihin derinliklerinden.

         …”Ben Ezelden beri hür yaşadım hür yaşarım,

         Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım,

         Kükremiş sel gibiyiyim, bendimi çiğner aşarım…” Mehmet Akif Ersoy

         ***

         “Manda mı dediniz beyler!

         O bizim susurluk çayında çoktur…” Mandacılığı( başak ülkelerin himayesine) itiraz için toplanır, Balıkesir Alaca Mescitte 41 Altın altın adam; “Gün; Sa’y ( Savaş, Uğraş, emek…), İffet( namus), Sadakat( vatana bağlılık) zamanıdır.” İbrahim Ethem AKINCI ve arkadaşlarının peşlerine takılırlar Marmara, Ege bölgesi dağlarından meydan okurlar dünyaya…

         Kurtuluş Savaşı’nın bayrağını taşıyanların sesleridir bunlar. Ve bizlere sesleniyorlar. 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA- GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI” kutlamalarınızı sessice izliyoruz.

         19 MAYIS 1919; SAMSUN’DAN KURTULUŞ ATEŞİNİN YAKILDIĞI GÜNDÜR. SAMSUNDA YAKILAN KURTULUŞ MEŞALEŞİNİN ANDOLU’YU AYDINLATMASINA ŞAHİT OLDUK diyerek,  fısıldaşıyorlar kutsal

 yerlerinden.

         ATATÜRK bizi izliyor  ANKARA ANITTEPE’DEN. Bana her gün söz veriyorsunuz. Kendi sözünüze kendiniz inanmıyorsunuz ki beni putlaştırıp, kendi kirli işlerinize karıştırıyorsunuz diyerek sitem ettiğini duyuyor gibiyim.

         “Ben sporcunun zeki, atik ve akıllısını severim…” diyerek över Kurt Dereli Mehmet Pehlivanı. Gençlerimize spor yapmanın aklımızı geşiştirdiğini, bedenimizi iyi kullanmanın önemini belirterek Türkiye Cumhuriyeti’mizin geleceğini TÜRK GENÇLİĞİNE emanet eder.

         Ama, ancak ve LAKİN *İ DURAK İ*;

         SESSİZ DÜNYANIN İNSANLARINDAN BİR SES;

         “SİZDE BİZE DÖNECEKSİNİZ…”Mezar taşından.

        

 

        

 

 

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home