Pazar, Ocak 21, 2007

2800 METRE



--

 

          İçinde bulunduğumuz günler ülkemiz okullarında; "KörlerGünü ve haftası" belirli gün ve haftası olarak kutlanmaktadır. Yeni   söylemle."BEYAZ BASTONLULAR HAFTASI veya (Görme engelliler) diye anılır.

         Geçtiğimiz hafta çifte kutlama yaptık. İhsan duygularımızın ve paylaşım sevincimizle mutlandık. Birer yaş daha büyüdük. 2007 yılının ilk gününü birlikte sevdiklerimizle kutladık ve bayramlaştık. Yeni   mutlu gülerde ve yeni yıllarda birlikte olmanın enerjiyle sevdiklerimizi , dostlarımızı, hısım ve akrabalarımızı uğurladık. Yeni güzel günlerde buluşma ve görüşmek duygu ve istemlerimizle.

         Başlığımızı neden 2800 metre koydum. Hiç düşündünüz mü? Balıkesir'den Kocasinan Köyü yarmasına ulaştığımızda bizi bu tabela karşılar. Tabelayla birlikte ilçemizi kuşbakışı görürsünüz. Yıllar sonra 2800 metrelik bir düzenli yol sürücülere ve yolculara nefes aldırdı. İnsanlar sevenlerine, esnaf mallarına, öğrenci okuluna öğretmen sınıfına, nakliyeci yükünü kısa zamanda   ulaştırmanın sevincini yaşadığını görüp fark ettiniz mi?

         Geçmiş siyasetçiler; ilçenin kamu çalışanlarının tayinleriyle uğraşmaktan sıra halkın; ulaşım, sağlık, eğitim ve   iş alanları yaratmaya gelmediği sokaktaki bebelerin ağzında.  Kısa mesafedeki yolun kısaltılmasını, genişletilmesini görmeden ilerlemek kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.

         Benim İlçemin Ulus Dağı Yamaçları'ndan Çanakkale'ye, İzmir'e, Eskişehir'e, İstanbul'a taşınan kaolen; fayans, klozet ve lavabo... olarak geri dönmektedir. Bizlerde övünürüz, benim ev "Kale Seramik", benim ev Vitra. Benim ev   Bozüyük vs... şimdi kendimize dönelim. Ben yalan söylüyorum. Sen yalan söylüyorsun. İnsanlarımızın  tümü mü yalancı? Böyle haksızlık olmaz.

         Yeniden dönelim kendimize. İran; "Allah'ın İşlerini" bahane ederek doğal gazda kesintiye gitti. Olur mu böyle şey. Oldu efendim. Antlaşmaya konulmuş bir madde. Sen istersen en parçalan. Bu antlaşmayı kimler nasıl yaptı dedi kodusu yapmadan konuşalım. Komşu ilçelerimiz Simav ve Bigadiç jeotermal eneriyle ısınırken bizim ormanlarımızı yakmanın alemi var mı?   Neden? Hep bir kurtarıcı arıyoruz? Kendi gücümüze inanmıyoruz? Kendi insanımıza güvenmiyoruz? "Olursa ille de yaban olsun." Olunca da böyle oluyor. Çulsuz gelen, çullu gidiyor.

         Şimdi; "Dön dön, dönelim. Sırtı sırta verelim". Dün tütün vardı. Bu gün domates, biber, patlıcan, salatalık, karnabahar, pırasa lahana var. İnsanlık varsa tüketimde olacak, üretimde. Sındırgı nüfusu artmadığına bakmayınız. Ülkemiz nüfusu hızla artıyor.

         Bu duygularla" Beyaz bastonlu" engelli insanlarımıza kazasız sağlıklı günler dilerken, gözleri görüp, halkın ortak sorunlarına kara gözlük takanlara, kara gözlüklerini çıkararak bakmaları dileklerimle.

.durakailesi.com

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home