Cumartesi, Ekim 20, 2007

SU TASI



 

            Bölgemizdeki köyleri gezerken dikkatimi çekenleri  sizinle paylaşmaktan   huzur duyuyorum. Köy gezgini değilim. Rast gele uğradığım ve çalıştığım köylerde  insanı mutlu ve mes'ut eden bir durum vardır. Her çeşme başında   bir SU TASI bulunur.

             Kimi pınar ve çeşmelerde öyle farklılıklar gösterir ki; insanın dikkat etmemesi elde değil. Kiminde ağaçtan oyma, kiminde naylon, kiminde aliminyum. Kiminde  ağır işleme saplı, Özenle döküm hayvan ve çiçek motiflerle süslenmiş,kalaylı bakır su tasları; zincirlenmiş veya iple kurnaya bağlanmış durumdadırlar.

             Pınar ve çeşme ustalarımızın dikkatlerine hayran oluyorum. Olukların sağında   ve solunda;  su içene tam karşı gelecek biçimde  tek ve ya iki tane   su tası konacak  kovuk yapmayı unutmazlar. Anadolu'da nereye gittim ise bu özelliği gördüm.

             Şimdi bana söylenebilirsiniz. Hiç iş yok, eften püften   ipe sapa gelmez    varlıklarla  kafasını yoruyor diyerek, bana acıya bilirsiniz. Hatta   kulaklarım duymadığı için küfür etme hakkınızı bile kullanabilirsiniz.

             Bir dörtlük yazayım.

            Su tası su tası,  içindedir ustası./ Bunun sırrını bilmiyorsan,/ Çık güneşe karsı, sırtını kaşı./ Al eline bir su tası,At başından telaşı.

            Doktorum bana  şöyle bir söz söyledi." SU BİR HAYAT. HAYAT BİR SUDUR."  Bir anda şoke oldum.Anlamı ne kadar derinlik taşıyor diyerek. Sonraları Suyun anlam ve önemini öğrendikçe  böyle bir   gezegende yaşamanın bana verdiği mutluluğu bilemezsiniz.

            Şimdi anlıyorum. Büyüklerimize bir bardak su verdikten sonra bizim için ettikleri o güzel dileğin,dünyamızı nasıl kutsadığını." SU GİBİ AZİZ OL." ÖMRÜN ARTSIN. BERHÜDAR OL. SU VERENLERİN BOL OLSUN" BU DİLEK VE TENNNİLER BİR İNSANIN DİĞERİNE SUNA BİLECEĞİ ÇOK ANLAMLI SÖZLER.

            Bir halk türküsünün  dizelerinden yola çıkalım ve   özümüze öz, sözümüze söz katalım." Gele gele geldik bir karataşa, yazılanlar gelirmiş başa…" Böyle bir şey yaşam. Kendi yarattıklarımızı kendi ellerimizle yok etmenin adını KADER koyduk mu iş tamam. Karataşların üzerinde arpacık kumrusu gibi düşünüp kalırız.

            Ağustos ayı ortasında; kuruyan  su kaynaklarımız, mevsimlerin yer değiştirmesi, atmosferik olayların sonucu   yaşadığımız coğrafyada yağış sitemini bozulması; Endüstiyel gazlarının atmosferde yarattığı SERA etkisi küremizin kendi içindeki dengelerini bozduğunu   fark ettiğimizde iş işten geçmişti.

            Sındırgı'mızn dağlarındaki gürül gürül akan pınarlarının su taslarının, gelecek yıllardaki ve bu günlerdeki halini göz önüme getirdikçe; tüm hayallerim yok oluyor.

            Esin kaynaklarım; Çamalanı Köyü Akpınarı,   Pürsünler SALAVAT, Işıklar Soğuksu, YusufÇamı ÇÖTLEN, Umurlar, taşköy, hisar alan, Gözören , Çayır Bayırlı Çamurlu, Süller, Yağbey  Köy içi ve köydışı pınarları: Balya_ Kayalar, İvrindi Korucu, Büyük Yenice, Simav-yağıllar, Dursunbey, Susurluk, İzmir- Dikili, Çandarlı Kale Çeşmesi, Selçuk,kazdağları, Seydan dağları, Ankara Kalesi, Konya, Sille Yaylası, Akşehir Hıdırlık Çeşmesi….. Anadolu'muzun her köşe başında sebil olarak yaptırılan değerlerdir. Ve onlarcası….

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home