AMBAR
Manilerin dizelerinde dillenir, şekillenir ambar kavramı. Kasabalardaki adı kiler, tonlarca ürün saklama depolarına silo adı verildiği görülür.
Çalışma alanımız, günlük kavramların içine nüfuz ederek, insani, siyasi, ekonomik, ahlaki ve hukuki derinliklerinde gezinmektir.
İlimiz; Dursunbey, Bigadiç ve Sındırgı'nın köylerinden tespit ettiğim özleyiş, buluşma, hasret, dilek istek belirten, düğünlerde muhabbetlerde söylenen manin sözleri şöyledir.
"Ambar üstünde ambar./ Ambardan sular damlar. / Gel sarılıp kaçalım./ Cahil baban( Kocan) ne anlar. *Tren gelip durur mu? /Mektup yazsam olur mu?/ Beni seven allı gelin./ Kocasında durur mu?...
Bizim köyün ambarları; 5cm kalınlıktaki çıralı çam tahtasından dokunurdu. Dokunan ambarların iki katı vardır. Birinci kat tahıl gözleri; buğday, çavdar, arpa… gözleri vardır. Tahıl gözleri prizmatik yapıdadır. Tek kapıyla girilen ambarın giriş katı; yarım çember tavandır. Giriş katının bölümlerinde; tahıllar yerine; kışlık kuru baklagiller, kurutulmuş sebzeler ve kurutulmuş meyve (kak) çuvalları, gözleriyle, tamamlanır. Çember tavan; askılık olarak kullanılır. Askılıklar ve raflara; çürümeyecek kavun, ayva, elma, nar, üzüm… gibi meyvelerle süslenir.
Bir ailenin bir yıllık geçimini saklandığı bu ambarlar, evden ayrı, köyün ambarlık bölgesinde komşuların ambarlarıyla birlikte olduğu görülür.
İlçemizin dağ köylerinde ki ambar kurma geleneği zaman içinde yok olmaya yüz tuttuğu açık. Benim gördüğüm, girdiğim, ambarlar genelde,50-60-70-80-90 yıllık olanlardır. Çatıları kırılmış dökülmüş olsa da; insanların çok dar ve zor zamanlarına göğüs gerdiklerini fark ediyorsunuz.
Kiremidin olmadığı zamanlardaki, ambar çatıları, gözümün önünde. Çatıları bıçkı tahtalarıyla değil, yırtma tahtayla kaplanarak içindeki mahsülü korunmaya ve saklanmaya çalışıldığı görülür.
Düvertepe, Çamalanı, gözören, Çayır, Düğüncüler, Kürendere, Derecikviran Karavalar, Devlatlibaba, Çıkrıkçı, Yüreğil, Osmanlar, Sapçı, Çıkrıkçı, Çamalanı, Çılbırcı, Alayaka, Hisaralan….. ve Yusufçamı'nda gördüğüm ve girdiğim ambarlar bunlar. Dursunbey ve Bigadiç Alaçam, Ulus, Seydan, Demirci Dağları serisinde bulunan köylerimizin yaşattığı bir saklama kültürüdür.
Köylerimizi ambarlı ve ambarsız olarak ayırmak gibi bir yanlış yapmak çok ayıp ve en büyük cahilliğim olur. Toplumsal olarak yaşatılmaya ve korunmaya çalışılan bir kültürü tanımlamak hedefiyle yazmayı hedefledim.
Manilerimize ve türkülerimize konu bir yapıyı neden tanımlamadan atlayalım. Yerleşik düzenimizin, bir simgesi. Köylerimizin görüntüsü içinde bir güzellik. Bu bağlamda; ambar ustalarının sanat ürünleri. Kapılarındaki işlemeler, raflarındaki süslemeler, asma kilitlerinin halkaları ve halka aynalarına özenen demircilerimizin alın teri ayrı güzelliktir.. Ağaç, sürgülü kilitlerin gizemini görmeden ve yazmadan geçmek geleceğimize ihanettir.
Ambarın önünde yanar çıra./ Aha geldik gidiyoruz./Böbürlenmek neye yarar./ Bizede gelecek bir gün sıra.
Çıra gibi yanar, verir misin aydınlık ve is.? / Yoksa köşelerde otur musun sus pus./ yaşadığımız son günlerde, içinde uyanmıyor mu hiçbir his? Gönül ambarının tüm gözleri mi dolu sis?
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home