“EYVAH !..EYVAH!...”
Kafama takıntı oluyor; insanı ve insanlığımıza yapılan vahşi saldırılar. İnsanlık, yaşadığı anlamsız ve kötü olaylardan ders almış olsaydı, bu günkü, yaşadığımız açlık, yokluk, yoksulluk ve asimetrik savaş acılarını yaşamazdık.
Tüm sevgililer, sevenlerine ihanet etmemiş olsaydı; sevenler ve sevgililer dünyasında bize yer kalmazdı. Aç gözlüler, fırsatçılar, hırsızlar, duygu ve sevgi bezirganları, dünyayı altüst etmeseydi, yer yüzünde savaşlar sona ererdi.
Aynı otlağı paylaşan, hayvanlar aleminde, her hayvan, kendi aleminde yaşasaydı, ormanlar kralı aslanı, leş yiyen kargaları, sırtlanları, bağ bahçe bozan domuzları, beşikteki bebeği kapan kartalı, su kıyısında, kurbağadan korkan, tavşanı tanıyamazdık.
Ses sanatçımız Orhan Gencebay'ın Sesinden dinlediğim; "kendim ettim kendim buldum eyvah, eyvah!.." şarkısının sözlerinden hareketle içlendim. Tuşlara yol verdim kendimce. Ne çıkacak son cümle demeden. Alabildiğime hızla tuşları gıdıklamaya başladım,
Hafızamda kalan kırıntı bilgi; Cumhuriyetimiz'in İlanının ikinci yılı 1925 Diyarbakır İstiklal Mahkemesinde; Savcı Süreyya Örgevren* Soruyor Seyh Sait'e; " Senin gittiğin yerlerde seni takip eden atlılar neyin nesidir? Onlar beni seven, birlikte kasabaya pazara gelen köylülerdir." Diyerek yanıtlıyor. Sonucu tarih kitaplarından biliyoruz.
Bu güne kadar, Türkiye Cumhuriyetimiz'e kast eden düşmanlar, masumane istekler ve davranışlar içinde davranarak; gaflet ve dalalet içindeki; sözde; Atatürkçüleri, ilericileri , devrimcileri, demokratları, suya sabuna dokunmayanları, sözde değil, özde inanları dindarlarımızı, ,işçimizi köylümüzü kandırmanın, kendilerine acındırmanın zevkini yaşadılar. Hakları gasp edildiğini öne sürerek mağdurları oynayarak iktidar oldular. Barışımızın, huzurumuzun sağlığımızın , gençliğimizin, vatandaşlarımızın akıllarını çeldiler.
Tarih yazacaktır ki; kimler ülkenin birliğine, dirliğine, kimler kastettiğini belirtecektir. "Gaflet ve dalalet, hatta hıyanet içinde" olduklarını belirtecektir. Bir gün denizin kumu ve suyu tükendiğinde; kendilerini sarp kayaların arasında, teröristlerin ablukasında görenler, hiçbir şeye şaşırmasınlar. Vatanımızın körpe evlatlarının kahramanlıklarını küçük gören sözde enteller, devrimciler, ilericiler kimin değirmenine su taşıdıklarını çok iyi bilmelidirler.
"Seller gibi akarcasına, Alnından vurulup tam ercesine" Savaşanlar bu gücü "damarlarındaki asil kandan "alır. Şehitlerimiz, kahraman askerlerimizin çalışmalarına burun kıvıranlara ey vah ki ne eyvah? Amacım yüreğime düşen ateşin nasıl önünü alırım. Bölücülüğün, kışkırtmacılığın, etnik, siyasi, kültürel, dini ayrımcılığın batağına saplanmadan olaylara bakmak ve ülkemizin asıl gerçekleri bağlamında; yazmak ve konuşmak gerekir.
Anadolu halkımız meydanlara aktı. Aktı hırsını öfkesini, acısını içine attı. Caddeler yürüdü. Tretuvarlardakiler baktı. Olmadı ki. Tretuvarlarda bakanlar, şaşkın şakın, tepkisizdiler yağmur altında yürüyenler yağmura aldırmadan sokakları ve caddeleri dolduruyordu. Şehitlerimiz ve ulusal kahramanlarımız için ıslanmayı bile göze alamayıp sıçanlar gibi ortalıktan sıvıştılar. Deliklerine kaçtılar.,
Fırsatçılıklar ve kendi çığırtkanlığını yapan siyasi slogan ve işaretlere ne dersiniz? Bu tür törenlerde bayrakta başka işaret ve sembol bencilliktir, gösteriştir. Atılan sloganların inandırıcılığı olmuyor. Kin,öfke, nefret, gösterişin egemen olduğu yerde, akıllar çalışmaz
SAKİN, AKILLI VE TUTARLI DAVRANIŞLARLA AKILSIZLIKARIN ÖNÜ ALINIR.
Aklını ve aklın gücünü kullanamayanlara Eyvah ki ne Eyvah?
1915 te 15'inde olan Şehit Gelibolu Yarım adsı sırtlarndan sesleniyor!...
"Çanakkale içinde Aynalı çarşı, Ana ben gidiyom düşmana karşı. Of! Gençliğim
EYVAH!................................................." O günlere mi dönüyoruz?
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home