TEL DOLAP
Zaman içinde yol aldığını, ilerlemeyi, değişimi görmek istiyorsan kullandığın araç ve gereçlere bakacaksın. Kendini hangi zaman diliminde yaşadığına karar vereceksin. Ben okumadım, kasabada, köyde, yaylada yaşıyorum, bu gelişmeleri ve değişimleri nereden göreceğim diyemezsiniz?
Kendi yaşamımızdaki olumluluklara ve olumsuzluklara yeni anlamlar yüklemek için; gören bir göz, duyan bir kulak ve söyleyen bir dil yeter. Üzerinde yaşadığımız bu doğanın bize bağışladıklarını fark etmek için gerekli organlarımız bunlardır.
Gözümüzün keskin görmesi, kulağımızın tiz duymasını, dilimizin candan söylemesini; yediğimiz besinler ve doğanın bize sunduğu nimetler sağlar. "Aç ayı oynamaz." Neden diyorlar?.
Besinlerimizin saklanması, börtü, böcek ve nemden korunması, sağlıklı biçimde saklanmasında evimizin bir köşesinde, başucunda, kilerde, ardiyede, salonda, mutfakta baş tacımız, bir dönem tel dolaplarımızdı.
Kim vazgeçe bilir ki? Şekilden şekle girse bile yinede vazgeçemediğimiz yardımcımız. Ekmeğimizi, aşımızı, aşlığımızı ,dişliğimizin saklama mekanı. Çekmecelisinden çekmecesizine, tek raflısından çok raflısına kadar bir ömür insanımızın en değerlisi. Sevsekte, sevmesekte; çağdaşlarımızın anılarında yer alır.
Kentlerden söz etmiyorum. Kasaba ve köylerimizden dem vuruyorum. Şimdi alımlı ve gösterişli yemek odaları ve mutfaklar düzenlenince insan değişik dolapların içinde kayboluyor. Göz,göz. Raf raf. tel dolaplardan vazgeçemeyenler, şimdide kuru yiyecekleri saklama mekanı olarak plastik çekmeceli raflar ve plastik tel görünümlü dolaplar, mutfakların baş köşelerini kendilerine yeni mekanlar bulurlar.
Zaman içinde, tel dolaplar işlevlerinin bir kısmını buz dolaplarına devrettiler. Oh be!..Hayat varmış dedik. Yoğurt ekşimiyor, yemek bozulmuyor et, balık kokmuyor diyerek keyiflendik. Hevesimiz kursağımızda kaldı. Onlarda çeşitlendi. Yok şoklusu, yok dipirizi, yok çift kapılısı, yok tek kapılısı derken aklımız başımızdan çıktı.
Gelin olacak kızların çeyizi oldu. Bakkal, market ve besin satan tüm esnafın sermayesini emanet ettiği görkemli mekanlara dönüştü.
Tel dolaptan, buz dolaba, buzdolabından, görkemli ankastra mutfaklara bakarken insanın içi gıdıklanıyor.
Tüm yaşamımız, tel dolabından başladı, ankastralı çağdaş yaşam alanlarına döndü. Biteviye böyle yaşanır mı, bilmem ki?
Yaşamımızı,ülkemiz insanlarının barış ve huzur içinde yaşamalarını engelleyen köpek dolapları, dönme dolaplar, kuyu dolapları olmazsa, ne güzel olur. Ülkemiz ne güzel kalkınır. Her yanı dürüstlük, samimiyet, ve güzellikler kaplasa kötü mü olur.
Son özü YUNUS EMRE' verelim.
"Benim adım dertli dolap./ Suyum akar yalap, yalap./ Böyle emreylemiş Çalap./ Söyle garip bencileyin."
800 yıldır böyle söylenir ve yazılır. Benim yaşamdan yakınma hakkım yok. Ama yanlışları, güzellikleri görüpte söylemeyen; iffetsizin ta!.. kendisidir
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home