AMAN DİKKAT!..
1970’li yıllarda beynime kazınan bir cümleyi sizlerle paylaşmazsam eksik yaşamış olurum.
Beni tamlaya cümlenin kime ait olduğunu bilemiyorum. Yazı dersimizde, yazı öğretmenimiz sınıf tahtasına bir cümle yazdı. “DİKKAT ALTINDAN DA DEĞERLİDİR.” -
“-Bu cümleyi kesik uçlu kamışlarınızla bir resim kağıdına istifleyiniz dedi.” Yazı notlarınız bu istif çalışmanızdan vereceğim dedi.Ders sonunda sınf başkanı toplayıp öğretmenler odasına getirsin. Sınıf başkanı kendimim.
Yıllar önce öğretmenlerimizin bize verdiği bu güven üzerinden sorumluluk bilincinden ödün vermeden yaşamanın önemini yıllar sonra anlayabiliyorsunuz.
Söyleşime, “Ülkemizde Bilinç Edinme Gerekliliği” üzerine AYYÜZ SABUNCU’nun sözleriyle devam eldim.
“Sağduyu, eğitim, akıl ve toplum değerlerini kullanabilme yetisine bilinç denebildiğine göre bunun eksikliği/yanlış algılanması sanayi, tarım, çevreden tutun da siyasete dek kendini belli eder; çözümü de toplumsal bilincin geliştirilmesindedir.
Bilinç saygın, mutlu topluluklar yaratır. Yineleriz ki Türkiye bu tür mutluluğa Atatürk döneminde, çağdaş bilinç düzeyiyle erişmiştir. Toplumsal mutsuzluğa neden ise sapkın bilinçlerdir; sorundan kurtulmanın bir yolu çağdaşlaşmadır.
Atatürk’ten sonraki iktidarlar “ulusal bilinç ve üniter devleti” güçlendirip, çağdaşlığı yaygınlaştıracaklarına, dini açık ya da gizli kullanarak; sorgulayamayan, cahil, bilinç yoksunu kitleler yaratarak iktidar olma fırsatını yitirmek istememişlerdir. Ulusal bilinçle kurulan Türkiye’de dini siyasete katma çabası 1950’lerde belirginleşip 2002’den sonra da yoğunlaşarak güç kazanmıştır.
Ailede başlayan eğitime ahlak, sağduyu, tutarlı davranış, sevgi-hoşgörü, dürüstlük, üretim gibi yetiler de katılmalıdır ki oluşan bilinçle sağlıklı devlet anlayışı sağlanabilsin. TC, Kuruluş döneminden beri Sevr denen gayya kuyusuna, İttifak Devletleri’nce sarkıtılmak istenmişti.
Atatürk döneminde, ABD’ye karşın, Türkiye; Lozan Antlaşması’yla bağımsız, laik, saygın bir hukuk devleti olarak kuruluşunu İttifak Devletleri’ne onaylatma bilincine yücelerek erişmiştir. Ermeni soykırımı gibi sapkın, gerçek dışı ideolojiler her şeye karşın hâlâ devrededir.
Emperyalist devletlerin kendi ülkelerinde koruduğu ulusal değerler, bağımlılaştırılmak istenen ülkemizde hedef saptırmak için kullanılmakta; usulsüzlük, yolsuzluk, çıkarcılık gibi kafa karıştıran düşük ahlak değerlerinin gündem oluşturduğu bir sarmalın kuşatması altına hızla itilmekte, sonu toprak bütünlüğünün bozulmasına dek varabilecek bağımlı bir devlet anlayışı, bilinçsiz de olsa işletilmeye çalışılmaktadır. “
Bu hafta sonu, ülkemiz genelinde yaşananlar, birlik ve bütünlüğümüze yöneltilen tahrikçi unsurların körüklemeleridir. Kadınlarımızı gençlerimizi, çocuklarımızı öne sürerek, toplumda korku ve panik yaratma çalışmalarıdır.
Dünyanın cebelleştiği ekonomik buhranın acılarını, sancılarını,güzel insanlarımıza ödettirmenin kargaşasına kapılmayalım.
“Azalan millî hasıla, çoğalan işsizlik, halka ve bazı güvenilir istatistiklere göre senede yüzde 50’nin çok üstünde, bazı kayıtlarda yüzde 30-40’larda, iktidara göre ise yüzde 10’larda olan pahalılık/enflasyon 2007’de 40 milyar dolar, 2008’de 45-55 milyar dolarlara varabilecek cari açık gibi devlet zafiyetleri adaletsiz gelir dağılımına ivme kazandırıp, halkın dayanma gücünü tüketmekte, sonuçta ülke vurgun yemiş bir dalgıca benzemektedir.”
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home