BARIŞ GÜNÜNDE;
Osmanlı İmparatorluğu’nun dış politikası “fetih” kavramına bağlıydı; dinsel bir içeriği de bulunan fetih, gerçekte “istila-işgal” siyasetine dayanıyor; hiç durmaksızın yeni topraklara el koymak amacıyla savaşçılık doğal sayılıyordu.
Atatürk Cumhuriyetinin en köktenci ve çağdaş devrimlerinden biri bu alanda gerçekleşmiştir.
Türkiye “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini benimsemiştir.
Ne var ki yaşadığımız coğrafyanın koşulları ve dünyada egemenliğini sürdüren Batı emperyalizmi bizi rahat bırakmıyor.
Bölgemizdeki gelişmelere bir göz atmak bile ne güç koşullarda barışçılığımızı sürdürmek zorunda olduğumuzu göstermek bakımından yeterlidir.
Irak’ta olup bitenler, Amerika’nın bu coğrafyadaki tutumunu tartışmaya yer bırakmayacak kadar açıklıkla sergilemektedir.
Anadolu’nun kuzeydoğusunda patlak veren savaşın Türkiye’ye taşıyacağı sorunları tahmin etmek kolay değildir.
Ne var ki kuzeydoğumuzdaki Rusya ve güneydoğumuzdaki Amerika için barış kavramı dış politikada yeterli sayılmıyor; petrol coğrafyasını paylaşmak iddiası ve hırsı, bölgede geçerli siyasal ilişkilerin mantığında ağır basıyor.
Bölgedeki etnik grupların ise bu büyük çatışmadaki rolleri, ne yazık ki, figüranlıktan öteye geçebilecek çapta değildir.
Buna karşın kullanılmaya çok elverişli bir etnik haritanın emperyalist güçlerce paylaşıldığı da bir gerçek...
Bölgedeki her bir etnik grup, kendisini destekleyen dış büyük güçün çıkarlarına göre davranmak zorunluğundan kendisini kurtaramayacaktır.
Kafkasya’nın ve Kafkaslar’ın Türkiye için özel bir önemi var. Kuzey Irak’taki Türkmenlerin ağırlığı öteden beri biliniyor.
Şimdi bu iki bölgede birden savaşların gündemi oluşturmaları, ne kadar kritik bir süreçten geçtiğimizin göstergesidir.
Kuzeydoğumuzdaki ve güneydoğumuzdaki gelişmelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin işlevi ve ağırlığı iyice hesap edilip tartılmalıdır.
Türkiye bölgedeki dengeler üzerinde etkisi azımsanmayacak bir devlettir; bölgede bilek güreşi yapan iki büyük güçten birine körü körüne teslim olmak güdülenmesinden kurtulmalıyız.
Fetih duygularını tarihe gömdüğümüzü ve barış kavramını devletimizin şiarı yaptığımızı hiç unutmamalıyız. “ diyor aklı başında olanlar. 1 Eylül’2008’in anlam ve önemini kavrayamayan, susam denesi beyinlere sunulur. Benim saptayabildiğim, aklımın erdiği düşünceler, gönül verdiğim düşünce gücü bunlar.
Arzederim. Mübarek, kutlu ve sağlıklı Ramazan ayı geçirmeniz için.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home